Meşru Müdafaa yada Zaruret Hali Nedir?
Konya da iki gün önce yaşanan bir olay nedeniyle Ülke gündemine oturan "Meşru Müdafaa" kavramı hakkında hukuki olarak bir tanımla yapmak gerektiği kanaatindeyim.
Ayrıntılarını basın ve medyadan öğrendiğimize göre Kadir ŞEKER isimli bir çocuğumuz sokakta sevgilisi olduğu söylenen adam tarafından dövülen kadını korumak ve engellemek amacıyla müdahale ediyor. Adam kadını bırakıp Kadir ile kavgaya başlıyor ve iddiaya göre boğuşma sırasında yine ölen şahsa ait olduğu söylenen bıçak ile Kadir in öldürme eylemini gerçekleştirdiği tesbit ediliyor.
Akabinde başlayan Savcılık Soruşturması ve Silah sayılan bıçak ile adam öldürme eylemi nedeniyle tutuklanıyor. Konunun öğrenilmesi üzerine Olayın faili Kadir isimli gence sosyal medya ve basından destek mesaj ve yorumları yapılıyor.Doğal olarak devam eden soruşturmaya bizlerin müdahale etmesi yada şu aşamada taraf olması hukuki açıdan uygun değildir. Zira sürecin sorumlusu yargı ve emniyet görevlileri gereken titizliği fazlasıyla göstereceklerdir. Bizim burada tartışmaya açacağımız iki konu var: birincisi toplumsal ve bireysel sorumluk bilinci, ikincisi bunu yaparken karşılaşacağımız hukuki neticeler.
Önce ikincisinden yola çıkarsak, Türk Ceza Kanunumuzun 25. maddesinde düzenlenen Meşru Müdafaa ve Zaruret Hali kavramları irdelendiğinde öncelikle şu hususun öne çıktığı aşikardır;her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesi ve elde edilen verilere göre karar verilecek hususlardır. Yani suça konu hiçbir olay birbirine birebir benzememektedir. Meşru Müdafaa nın Yasal Şartları şunlardır ; kullanılan suça konu aletler arasında orantı ve eşitlik, haksız bir saldırı ile karşı karşıya kalmak,saldırının can namus ve ırza yönelik olması gerekmektedir. Örnek verecek olursak, Sanığın kendisine karşı bıçakla yapılan ve ısrarla devam eden saldırıya karşı tabanca ile savunma sınırları içinde ateş etme eylemi meşru müdafaa olarak kabul edilebilir.Yine eve giren hırsız ile karşılaşan kişinin, saldırıya karşı ateş etmesi gibi. Yani yukarıda da belirtildiği gibi her somut olayda meşru müdafaa nın gerçekleşip gerçekleşmediği ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Tartışmaya açtığımız birinci mesele, daha da önemlidir, çünki çevremizde yaşanan olaylara karşı duyarsız kalmak müdahale etmemek nedeniyle zaman zaman hepimiz eleştiriliriz. Sokağa tükürene, Trafik kuralını ihlal edene, fırında ekmek alır iken önümüzdeki adamın pis elleriyle bütün ekmekleri avuçlamasına, ses çıkarmadığımız hatta çocuklarımızı bile öğütlediğimiz de vakidir. Konu başlığına sebep olan Kadir in başına geleni görünce de bu duyarsızlığımız daha da artacaktır. Oysa ki, bu tavır toplum bilinci olan insanların kaçabilecekleri bir davranış modeli olarak kabul edilemez. Bedeli ağır olabilir ancak mutlak surette yaşadığımız yerde ve yakınımızda yaşanan olumsuzluklara karşı asla duyarsız kalmamalıyız. Bu bazen usulünce bir konuşma, bazen polise iletmekle, bazende sosyal medya üzerinden yapılmalıdır.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetinde asla olmamalıyız...
Akif Celalettin Şimşek
T.C. Cumhuriyet Savcısı