DURUM ANALİZLERİ - 20
DOKTORLAR ve AVUKATLAR
Son yaşanan acı olaylardan sonra, bu ülkede şiddetin önüne neden geçilemiyor sorusunu hepimiz iyiden iyiye sormaya başladık.
Mesleklerinin en verimli çağında, bu ülkenin ve ailelerinin bin bir zorlukla okutup büyüttüğü ve övündüğü iki kıymetli insanı maalesef kaybettik. Sahi öldürülmeyi hak edecek ne yapmışlardı? Doktor kardeşimiz, bir Kardiyoloji uzmanı, Katilin annesini ameliyat etmiş ve sonrasında kadın vefaat etmiş ;diğeri Avukat meslektaşımız, davasını aldığı müvekkilinin haklarını arama çabası içinde iken karşı taraf olan Katil, buna kızmış.
Hukuk eğitimi alan ve yıllardır suç ve suçlu ile mücadele eden bizler, bir adli vakıa olduğunda;önce suçun ne olduğuna, sonra neticesine, sonra da olayın failinin, suça konu eylemi hangi saik ile işlediğine bakarız, zira hakkında yasal işlemleri yapacağımız kişi suçun failidir. Basın ve medya iki gündür katledilen kardeşlerimiz ile ilgili her şeyi yazıp çizdi, ben işin o tarafın da değilim. İrdelemeye çalıştığım olayın sanıkları ve onları suça iten nedenler nedir olacak ;
Önce Doktor kardeşimizin katilini ele alalım ;öğrendiğimiz kadarıyla, başka bir Hastahane de tıbbı sekreterlik ünvanı altında güvenlik görevlisi olarak çalışıyor ve eğitimli bir insan. Hikayeye göre, orta yaşlı ve Anneye bağımlı yetişmiş, ona aşırı düşkün. Bugüne kadar karıştığı bir adli vakıa ve sabıka kaydı yok. Annenin ameliyat sonrası vefaatı, fail de derin acı ve üzüntü oluşturuyor. Akli melekleri kontrolden yoksun bir hale geliyor ve sanki annesi öldürülmüş gibi düşünmeye başlıyor, burada devre çevre faktörü yani yakın arkadaşları giriyor. Muhtemelen onlardan aldığı olumsuz düşünce ve sinerji ile bu işin Sorumlusunun Doktor olduğuna inanıyor, ona karşı kin ve husumet beslemeye başlıyor. İntikam duygusunun son aşamasında da maalesef eylemi gerçekleştiriyor. Sonra, zaten onun için anlamı kalmayan hayatı düşünerek de kendisini öldürüyor.
İkinci olayın faili, bir ticari davada hakkında tazminat a hükmedilen bir şahıs. Bu da kafasında kendisini haklılığına inandırmış, uzunca süren dava nedeniyle de;karşı tarafla iyice husumetli hale gelmiş, muhtemelen yargılamalar sırasında da çok hoş olmayan diyaloglar olmuş, bu arada Avukata karşı da kin ve husumete varan bir zihniyete kavuşmuş. Son aşama da bu kızgınlıkla , sadece mesleki görevini yapan maktulün ofisini basıp eylemi gerçekleştirmiş, akabinde hızını almayarak karşı taraf olan kadını da gidip katletmiş.
Kriminal çerçeve de kısaca izah ettiğim bu iki olay sonrası hamaset dolu laflar etmenin bir anlamı yok. Şöyle ki cezalar caydırıcı değil, toplum her yönüyle çok bunaldı, bu onun yansıması, medya bu suçlara çok özendiriyor, adalet çok geçikiyor vs. Bu ve benzeri eleştiri ve teşhislerin elbette etkisi var. Suç ve suçlu ile mücadele dünya kuruldu kurulalı yapılıyor , her toplum bunun önüne geçebilmek için yaptırımlar düzenlemiş. Şimdi asıl bana göre meselenin ne olduğuna gelelim;
Yaşadığımız toplum, maalesef ahlaki değerlerini, örf ve adetlerine olan bağlılığını yitiriyor. Hoşgörü, Saygı ve Sevgi, Fedakarlık gibi insana has değerler bitme noktasına geldi. Suç oranları ve çeşitleri günden güne artıyor. Adliyeler ipe sapa gelmez, anlaşmazlıklarla dolu davaları çözmeye çalışıyor. Kardeşler, miras yüzünden kan davalısı gibi olmuş, komşular çok basit şeyler yüzünden Adliye koridorlarında, toplumun çekirdeği olan Aile bitmiş durumda ve boşanma davaları inanılmaz artmış vaziyette. Hal böyle olunca, her türlü manevi değerini yitirmiş, hayata sadece maddiyat olarak bakan toplum ve insanımızda suça olan meylin artmasına neden oluyor.
Hepmizin bir an önce silkinip, bir birimizi suçlamak yerine kendimize gelmemiz gerekiyor. İşe de " kendimize değer vererek" başlamalıyız. Kendisine değer vermeyen, eşine ailesine ve çevresine asla değer vermez.
Saygılarımla